ÖZ20. yüzyıl büyük savaşların ve bu savaşlar sonrasında ortaya çıkan totaliter-otoriter rejimlerin yüzyılı olmuştu. Bu dönem aynı zamanda demokrasi ve hukukun üstünlüğü gibi liberal hukuk devleti için vazgeçilmez olan prensiplerin erozyona uğradığı bir çağdı. Bu noktada 21. yüzyıl ise terör eylemleri, salgın hastalıklar ve ekonomik krizler gibi büyük çaplı tehditler neticesinde güvenliğin öne çıktığı bir çağ olmuştur. Bu tehditler karşısında liberal hukuk devletinin yönetim paradigması büyük ölçüde güvenlik lehine kaymıştır. Bütün bu gelişmeler liberal demokrasilerin mutlaklaşma eğiliminin göstergesi sayılabilir. Zira bu dönem, olağanüs-tü halin olağanlaştırıldığı, hukukun hukuku askıya alma aracı olarak kullanıldığı, hatta güçler ayrılığı doktrinin dahi sorgulandığı bir döneme işaret etmektedir. Bu dönemde ortaya çıkan mutlak rejimlerin tamamı için diktatörlük benzetmesi yapılmıştır. Ancak bu benzetme hatalıdır. Nitekim diktatörlük Roma Cumhuriyeti'nde ortaya çıkmış antik ve anayasal kurumudur. Bu bakımdan liberal hukuk devletinin mutlaklaşma gösteren yönünün hukuki çerçevesini çizmek için başka kurumlara müracaat etmek gerekmektedir.