Öz: Türkiye'de göçmen odaklı medya ve sosyal medya çalışmaları, içerikte temsil edilen kadın ve çocuk göçmenlerin yerel halkta 'şefkat', 'empati' ve 'hoşgörü' duygusu yarattığını gösterir. Suriyeli göçmenler 'yabancı' olmaları nedeniyle ötekileştirici ve ayrımcı nefret söylemine maruz kalsalar da, Aylan Kurdi örneğinde olduğu gibi çocuklar ve kadınlar söz konusu olduğunda medyatik gerilim ve kamusal söylem yumuşar. Bu çalışmada, son yıllarda Suriyeli 'yabancı'nın medya gündemindeki yerini alan ve ırkçı söylemin yükünü paylaşan yeni bir göçmen türü olan Afganlar ve hegemonik söylemsel temsilleri incelenmiştir. Çünkü Afganlar özellikle medyada ve EkşiSözlük adı verilen dijital kamusal tartışma alanlarında 'öteki' olarak temsil edilmekte ve ırkçı söylemlere konu olmaktadırlar. Ancak Afganların Suriyelilerden farklı bir temsil 'nesnesi' olmaları onları özel kılar. Göç konvoylarında kadın ve çocukların yer almaması nedeniyle Afgan genç erkeklere yönelik 'terörist', 'sapık', 'tecavüzcü' ve 'gerici' gibi suçlamalar, yeni bir yabancı düşmanın yaratıldığını gösterir. Kadın ve çocuk göçmenlerin yokluğu, genç Afgan erkeklere karşı şüphe, güvensizlik ve hoşnutsuzluğu artırır. Bu çalışmada, kadın ve çocuk göçmenlerin olmadığı bir göçün toplumsal cinsiyet ve ötekileştirme açısından büyük krizler taşıdığına dikkat çekmek amaçlanmaktadır. Çünkü cinsiyet konusunda kadın dezavantajı yerini erkek dezavantajına bırakır ve Afgan göçmenleri suçlamak için sunulan en önemli gerekçe sadece erkek olmalarıdır. Bu çalışmada, çevrim içi bireylerin kamusal söylem üretmek için kullandıkları ortak bir platform olan EkşiSözlük'te 'Afgan Mültecilerin Erkek Yoğunluğu' nedeniyle üretilen ötekileştirme söylemleri analiz edilmektedir. Bu eleştirel analiz, Türkiye'de tanınan Afgan göçmen kimliğini ve bu kimliğin söylemsel kodlarını içermesi açısından önemlidir.